* TURKSAT 4A GÜNCEL KANAL VE FREKANS LİSTESİ (ÜCRETSİZ ATV HD, STAR HD, SHOW HD, FOX HD VE DİĞERLERİ)
* TÜRKİYE, AVRUPA VE ORTA DOĞU İÇİN OTOMATİK AYAR BİLGİLERİ İLE BİRLİKTE SIKÇA SORULAN SORULAR KÖŞESİ
* UYDU ANTEN KURULUMCULARINA PARA ÖDEMEDEN AYARLARINIZI KENDİNİZ YAPABİLİRSİNİZ
Uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Uzay etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Nisan 2014 Çarşamba

NASA yayınladı dünyayı karıştırdı!

Curiosity'nin Mars'tan çektiği fotoğraflar

NASA'nın uzun zamandır Mars'tan fotoğraflar gönderen robotu Curiosity'nin Dünya'ya geçtiği son fotoğraf internette yayınlanınca büyük ses getirdi. Fotoğrafın en dikkat çekici özelliği ise sol kısmında yer alan ve parlayan bir ışık... Her hafta bu tip fotoğraflarla karşılaştıklarını belirten NASA yetkilileri, bu ışığın kayaya vuran kozmik bir ışık olabileceği veya Güneş'ten gelen ışığın kırılmasıyla böylesi bir görüntünün ortaya çıkabileceğine dikkat çekildi. İşte Curiosity'nin çektiği Mars fotoğrafı

 

20 Ocak 2014 Pazartesi

UZAY TEKNOLOJİSİ

Uzay araçlarını genelde iki gruba ayırırız:
  • İnsanlı uzay araçları
  • İnsansız uzay araçları
Bunlarda girdikleri yörüngelere göre üçe ayrılırlar:
  • Yer etrafında yörüngeye girecek olanlar
  • Ay çevresinde yörüngeye girecek olanlar ya da Ay’a inecek olanlar
  • Gezegen yörüngelerine girecek olanlar ya da Güneş çevresinde dolananlar

İnsansız uzay araçlarının Yer’i terk ettikten sonra geri dönmelerine gerek yoktur. Ancak insanlı olanların yere dönmeleri gerekmektedir. Bu nedenle içlerinde insan metabolizması için gerekli olan donanımın bulunması gerekmektedir. Başka bir sınıflama da amaca göre sınıflamadır. Buna göre:
  • Bilimsel amaçlı uydular (genelde tek bir uydudan oluşurlar)
  • Hizmet amaçlı uydular (birden fazla uydunun ortak çalışması vardır, örneğin, meteoroloji uyduları, haberleşme uyduları bu türdendir)
  • Askeri amaçlı uydular (erken uyarı sistemleriyle donatılmış aynı zamanda askeri haberleşme amacıyla kullanılırlar)
  • Casus uyduları, yapıları, amaçları, ömürleri saklı tutulan, düşman topraklarını gözleyen uydular
İmha uyduları, askeri uyduların bir cinsidir. Düşmana ait bir askeri veya casus uyduyu işlemez hale getirmek için fırlatılan uydulardır. Bir bomba olarak düşünülebilir.

YER ÇEVRESİNDE YÖRÜNGEYE GİREN UYDULAR

Uzay Mekiği Colombia tarafından Dünya yörüngesine yerleştirilen Chandra X-ışın uydusu.
Bu tür uydular genellikle insansızdır. Şu anda yer yörüngesi etrafında binlerce uydu bulunmaktadır. Uydu bir merkezi cisim etrafında (yer, gezegen, güneş gibi) eliptik veya dairesel yörüngeye girmek üzere imal edilmiş araçlardır. İçlerinde ve dışlarında yapacakları işe göre uygun aletlerle donatılmıştır. Kabaca bir uydunun yapısı incelenirse, şu kısımlardan oluştuğu görülür:
  1. Uyduların dışları: Uydunun dış kısımları gümüş veya altın bir baraka ile kaplanmıştır (özellikle tüm haberleşme uyduları, iç gezegenlere gönderilen uydular ve ay modülleri). Bu tabakanın en belirgin özelliği yansıtıcı olmasıdır. Güneş ışınları yansıtılarak uydunun ısınması engellenmiş olur. İkinci neden ise özellikle altının iyi bir iletken olmasıdır. Yer yörüngeli uyduların büyük bir kısmı Van Allen manyetik kuşakları içersinde bulunurlar. Bu kuşaklar güneşten ya da yıldızlar arası ortamdan gelen yüklü parçacıkları hapsederek, kutup ışımasına neden olurlar. Bu parçacıkların oluşturdukları elektrik alan uydudaki elektronik aletlerin çalışmasını engeller. Altın barak oluşan elektriği toplamaya yarar. Özellikle haberleşme uydularının anten bağlantıları bile altın barak ile kaplanmıştır. Üçüncü bir neden ise mikron büyüklüğündeki asteroidlerin uydunun iç kısımlarına zarar vermesini engellemek içindir.
  2. Haberleşme Sistemleri: Eğer uydu ölçüm yapıyorsa, örneğin astronomik amaçlı ise yıldızları, gezegenleri, güneşi ya da derin uzayı inceliyor demektir. Ölçümleri radyo sinyalleri ile yeryüzüne ulaştırıyordur. Uydudaki bilgi yerdeki belli istasyonlara belirli zamanlarda aktarılır. Haberleşme uyduları ise yeryüzünün belli bir bölgesinden gelen sinyalleri diğer tarafa aktarırlar (devletler ve kıtalar arası telefon konuşması, TV yayını vs.). Bu tür uydulara yansıtıcı uydular denir. Bunun dışında uydu ile bizzat haberleşmeyi sağlayan sistemler vardır. Bu sistemler yardımı ile uydunun yeri, enerji durumu, hızı tespit edilir. Ona görede gerekli yörünge düzeltmeleri yapılır.
  3. Bilgisayar ve veri toplama sistemleri: Dedektörler, radyo antenleri, teleskoplar, kameralar vs.
  4. Güç kaynakları: Güç kaynağı bir uydunun en önemli kısmıdır. Uydu üzerindeki elektronik ve mekanik donanımı çalıştırmak için enerjiye ihtiyaç vardır. Bu enerji ya imalat sırasında kendisine yüklenmiş piller (doldurulmuş pil veya atom pilleri) vasıtasıyla karşılanır. Ya da uydu enerjisini dış ortamdan tedarik eder. Dış ortamdan (Güneş’ten) enerji güneş panelleri ya da güneş pilleri yardımıyla sağlanır. Bu tür elde edilen enerji elektronik aksam için gereklidir. Bunun dışında uyduların yörünge düzeltmelerinde belli bir eksoz hızı elde etmek için itme kuvvetine ihtiyaçları vardır. Bu tür enerji ile genellikle imalat sırasında uyduya yüklenir (yanıcı ve yakıcı sıvı yakıtlar) ya da uzay mekikleri vasıtasıyla yörüngede yakıt nakli yapılır.
  5. Pozisyon belirleme ve sabitleme üniteleri: Uydular güneş ışınlarından korunmak için kendi eksenleri etrafında dönerler. Bu dönme düzgün olmak zorundadır ve daima kontrol edilir. Belli bir yıldıza kilitlenme için uydunun pozisyonu çok önemlidir. Ayrıca astroid veya yörüngedeki bir uydu artığı ile çarpışma uydunun kontrolden çıkmasına neden olabilir.

KUTUP YÖRÜNGELİ UYDULAR

1991 dan beri Dünya yörüngesinde dönmekte olan 2.4 m ayna çaplı Hubble Uzay Teleskopu

Bu tür uydular, yeryüzünün boylam çizgilerine paralel olarak dolanırlar. Yer küresi döndüğü için devamlı olarak yeryüzünün farklı bölgelerini gözlerler. Genelde Yer’in iyonosfer tabakası, kutup bölgeleri, okyanuslardaki akıntılar, erozyon, tarımsal ürünlerin tespiti, yeryüzünün fotoğrafının çekilmesi, askeri bölgelerdeki hareketlilik, maden ve petrol yataklarının tespiti gibi, yer küresine ait bilgi toplama işleri bu tür yörüngeli uydular vasıtasıyla yapılırlar. Bazı meteoroloji uyduları da kutup yörüngeli olarak atılabilmektedir. Alçak yörünge uydularıdır ve dolanma periyotları kısadır.

EKVATORAL UYDULAR

Yer’in ekvator düzlemine paralel ve o düzlem içinde dolanan uydulardır. Yörüngelerinin en öte noktası yaklaşık olarak 36000 km, peryodları da 24 saat civarındadır. Bu nedenle yeryüzünden bakıldıklarında sabit görünürler ve ampul uydu diye adlandırılırlar. Göz ile bakıldığında yıldız sanılabilirler. Haberleşme amacıyla atılan uydular, erken uyarı askeri uyduları, meteoroloji uyduları bu tür uydulardır. Yaşam süreleri daha uzundur.

RASGELE UYDULAR

2003den beri başarılı bir şekilde güneş verilerini alan SOHO (Solar and Heliospheric Observatory) uydusu

Genellikle yörüngeleri yer ekvatoruyla belli bir açı yapan uydulardır. Çoğunlukla haberleşme ve meteoroloji uydularıdırlar. İNSANLI UYDULAR İlk insan taşıyan uydu Sovyetler Birliği’nin 12 Nisan 1961 de fırlattığı Vostok-1 uydusudur. Böylece Sovyetler Birliği içinde insan bulunan bir uyduya tam bir dönüş yaptırmayı başarmışlardır. Uzaya çıkan bu ilk insanın adı Yuri Gagarin idi. Sovyetler daha sonraları da uzaya gönderdikleri uyduları karaya indirmeyi başarmışlardır. İnme olayı, uydu atmosfere girdikten sonra, atmosferin alt kademelerinde paraşüt açarak sağlanmıştır. Halbuki bugün bile ABD paraşütle karaya uydu dönüşü yapamamaktadır. Bunun için uzay mekiği teknolojisini geliştirmiştir. Sovyetler Birliği’nin Vostok, Salyut, Soyuz serileri ile ABD’nin Mercury ve Gemini serilerine ait uydular insanlı ya da canlı yük (deney hayvanları) serilerdir. Uydunun yeryüzüne dönen canlı taşıyan kapsül kısmı son derece ısıya dayanıklı bir koruyucu ile kaplanmıştır. Bunun nedeni atmosfere girdiğinde sürtünmeden dolayı kapsülün erimesini önlemektir (yıldız kayması olayını düşününüz).

Uzayda yaşam bildiğimiz gibi olmayabilir

 
Almanya’da düzenlenen Avrupa Gezegen Bilimi Kongresinde, ”Yaşanabilir gezegen nasıl tanımlanır” ve ”Ne tür bir yaşam aranmalı” sorularına cevap aranıyor.
Başkent Berlin yakınlarındaki Potsdam’daki kongreye katılan Viyana Üniversitesi Astronomi Enstitüsü’nden Johannes Leitner, ”dünyadaki yaşamdan bilinenlerin üzerine inşa edilen mevcut yaşam tanımının radikal biçimde değiştirilmesi zamanının geldiğine” inanıyor.
Leitner, kongreye sunduğu bildiride, ”Metabolizmaları için ne suya, ne karbona ne de oksijene ihtiyaç duyan yaşam biçimlerini dışlayamayız” ifadesine yer verdi.
Karbon ve sudan başka şeylere ihtiyaç duyan ”en egzotik yaşam biçimlerini” ortaya çıkarmak için Leitner ve farklı alanlardaki uzmanların mayıs ayında Viyana’da oluşturduğu ekip, biyolojik göstergeleri tanımlamaya çalışıyor.
Ekip, mevcut tanımıyla güneş ya da bir yıldız etrafında dönen, yüzeyinde suyun sıvı halde bulunabileceği bir gezegenin ”yaşanabilir bölge” olarak adlandırıldığını, ancak bunun daha geniş bir bağlamda ele alınması gerektiğini ve ”metan, amonyak, su karışımları ve diğer solventler gibi sıvılarda yaşamın gelişebilmesine olanak sağlayacak başka bölgeler olabileceğini” düşünüyor.
Leitner, bu türden ”egzotik” yaşam biçimlerinin sadece dış gezegenlerde (exoplanet) değil, Dünyanın yer aldığı güneş sisteminde de bulunabileceğini belirtti.
Amerikan Ulusal Araştırma Konseyi (NRC), 2007′deki ”gezegen sistemlerinde organik yaşam sınırları” başlıklı raporunda, Dünyadakinden farklı yaşam biçimleri olasılığının hesaba katılması çağrısında bulunmuştu. Her ne kadar NASA şimdiye kadar ”suyu izleyerek” güneş sisteminde yaşam aradıysa da NRC, başka çevrelerde yaşam olasılığını dışlamak için bir neden olmadığı görüşünü savunuyor.
kaynak: ntvmsnbc

Uzayda Yaşam

Uzayda uygarlık arayanlara ipuçları
Uzayda başka bir yerlerde ‘akıllı yaşamın’ olup olmadığı, varsa bu yaşamın gelişmiş bir medeniyet düzeyinde olup olmayacağı yüzyıllardır astronom ve diğer bilimcilerin kafa yorduğu konulardan. Bunu açıklığa kavuşturma yolunda bugüne kadar yürütülen çalışmalar, özellikle Dünya istikametine gönderilmiş olabilecek radyo dalgalarının varlığını araştırmaya odaklandı hep. Ancak belki onların bizi arayıp bulmak gibi bir derdi olmayabilir. Hatta belki de başkalarının onları bulmasını bekliyor olabilirler. ABD Illinois’deki Fermi Ulusal Hızlandırıcı Laboratuarı’ndan Richard Carrigan, uzayda yaşam arayışına ilişkin bazı temel ipuçlarını sıraladı. Uzaylı arayanların dikkatine…



Dünya’daki ışıklar, geceleyin yakın uzaydan görülebiliyor. Dolayısıyla başka bir gezegendeki medeniyet de kendi ışıklarını yayıyor olabilir. Ancak bunu tespit etmek çok zor. Çünkü, örneğin Dünya’daki tüm elektriğin kullanıldığı dev bir lamba bile yapsanız, onun ışığı Dünya’nın yüzeyine düşen hafif bir Güneş ışığının binlerde biri düzeyinde olacaktır. Dolayısıyla bu bilginin, başka gezegenlerden yayılan ışıklar için de geçerli olduğunu söyleyebiliriz.


Güneş Sistemi dışındaki gezegenlerin atmosferlerinde kimyasal kirletenler olup olmadığına bakılabilir. Örneğin kloroflorokarbon gibi yapay bileşikler, çok uzaktan tespit edilebilecek işaretler bırakıyor atmosferde. Şöyle ki, bu gazlar karakteristik dalga boyundai kızılötesi ışığı büyük ölçüde emiyorlar ve bu şekilde tespit edilebiliyorlar. Ancak bunun için bugün sahip olduklarımızdan çok daha gelişmiş ve hassas kızılötesi teleskoplar gerekiyor.



Nükleer atıkları bir yıldıza gönderip yoketmek, orada oluşacak nükleer fisyon sonucunda çok büyük miktarlarda teknetium ve neodimium gibi nadir elementlerin ortaya çıkması demek. Bu denli büyük miktarlardaki elementler, yıldızın ışığında tespit edilebilir. Ancak bu miktarın, örneğin teknetium için, 100 bin tondan fazla olması gerekiyor. Bugüne kadar Dünya’daki tüm nükleer reaktörlerde ortaya çıkan teknetiumun 100 ton civarında olduğunu belirtelim.


Uzaydaki başka bir medeniyet teknolojik açıdan o denli gelişmiş olabilir ki, güneş enerjisinden yararlanmak için Dyson küresi gibi sistemler kullanıyordur. Bu teorik ‘koza’ sistemi, yıldızın etrafını sarıyor ve yayılan ışığı yönetiyor. Böyle bir durumda elbette yıldızdan dışarıya yayılan ışıkta azalma olacaktır ama Dyson küresi de bu sırada sürekli ısınacağı için Dünya’dan görülebilecek derecede yoğun kızılötesi ışın üretebilir. Bugüne kadar uzayda tespit edilen bazı ‘kozamsı’ olumuşlar, Dyson küresini akla getirdiyse de, genellikle yıldızı saran hidrojen gazı bulutu, toz bulutu ve hatta asteroid katmanı olarak yorumlandı.



Sadece bir yıldızı değil pek çok yıldızı kapsayan bir Dyson sistemi kurulmuş olabilir. Bu teorik yapı, galaksideki pek çok yıldızın ışıklarını azaltacağı için Fermi baloncuğu olarak adlandırılan bir ‘karanlık alan’ oluşturabilir. Bunlar da tabi ki daha fazla ısı yayacak ve kızılötesi ışıkta görülebilecek. Ancak bir karanlık alanın Fermi baloncuğu olup olmadığını anlamak çok zor. Özellikle spiral galaksilerde bu tür karanlık bölgeler ve toz bulutları bolca bulunuyor. Daha simetrik, eliptik galaksiler araştırma açısından daha uygun.



Çok gelişmiş bir uygarlık, enerjisi azalmakta olan kendi yıldızını modifiye edip yok olmaktan kurtulabilir. Malum, yıldızlar yaşlandıkça çekirdeklerindeki hidrojen de azalır ve yaydığı ısı ve ışık düşer. Bu da çevresindeki gezegenlerde yaşayan canlıların hayatını sonlandırabilir. Eğer bu medeniyetlerden biri son derece güçlü ve ileriyse, farklı yollarla yıldızın ömrünü uzatabilir. Örneğin yıldızın dış çeperindeki hidrojenle çekirdeğindekini karıştırabilir, bazı elemenentleri yıldızdan ayırabilir ya da merkezdeki basncı değiştirmek için yıldızın dönüş hızını bile ayarlayabilir. Ve elbette tüm bunlar yıldızın uzaktan izlenen davranışlarında değişikliğe yol açar.


Kaynak: ntvmsnbc

Mars’ta Yaşam İzi Bulundu..

Ara 04 2012

Mars keşif aracı Curiosity’nin görev ekibinde yer alan John Grotzinger, Kızıl Gezegen’in yüzeyinde ilkel yaşam izlerine rastlandığını belirtti. Elde edilen sonuçların, kesinleşmesi için birçok testten geçirilmesi gerektiği ifade edildi.
NASA, Curiosity’nin Mars kumundan topladığı numuneler üzerinde yapılan analizler sonucunda, ‘tarihi bir keşif yapılmış olabileceğini’ açıklamıştı. Mars yüzeyinde Ağustos ayından bu yana keşif yapan Curiosity’nin elde ettiği bulgular, bir hafta süren değerlendirmelerin sonucunda bugün kamuoyuna açıklandı.
Curiosity ekibinde yer alan bilim insanları, Kızıl Gezegen’in toprağında karmaşık kimyasal yapılar tespit ettiklerini, aynı zamanda uzun zamandır aradıkları organik bileşiklerin izine rastladıklarını belirtti. Mars’ta ilkel yaşam izlerine ilk kez ulaşıldığına dair tarihi bir açıklama yapılırken, bulguların kesinleşmesi için numunelerin Dünya’ya getirilmesi ve burada analiz edilmesine kadar uzanan kapsamlı testlerin yapılması gerektiği ifade edildi.
YAŞAM İZİ NEREDEN GELDİ?
Curiosity’nin Mars yüzeyinden topladığı numunede klor, sülfür ve su izine rastladığı açıklandı. Bu elementlerin yanı sıra, karbon içeren kimyasalların, yani organik moleküllerin (yaşamın yapı taşı olan bloklar) izine rastlandığı ifade edildi.
Bu element ve moleküller, Curiosity’nin Mars Numune Analizi (SAM) donanımı tarafından tespit edildi. Curiosity, robotik kolunun ucundaki kepçeyle Mars kumu ve toprağını süzdükten sonra bu donanıma boşaltıyor ve numunelerin bileşikleri tespit ediliyor.
John Grotzinger, basın toplantısında yaptığı açıklamada, Curiosity’nin gerçekleştirdiği analizlerin doğruluk payına dikkat çekerken, daha çok test yapmaları gerektiğini söyledi. Grotzinger, “Curiosity mükemmel çalışan ve son derece hassas olan bir donanıma sahip. Bu donanım Mars yüzeyinde elde ettiği numunelerde organik moleküller keşfetti. Bunun test edilmesi gerekiyor. Dünya’ya getirilecek numunelerin analiz edilmesi gerekiyor. Bu organik moleküller nereden geldi, Mars çevresinde mi oluştu yoksa başka bir yerden mi geldi bunu anlamamız lazım” dedi.
Curiosity ekibi, yapılan tespitin ardından sorulması gereken en önemli sorunun, bu bileşiklerin Mars’ın doğasında mı oluştuğu veya diğer kozmik cisimler tarafından mı Kızıl Gezegen’e taşındığını anlamak olduğunu ifade etti. Dahası, bu yaşam izlerinin, Curiosity tarafından Dünya’dan Mars’a taşınmış olabileceği belirtildi.

‘TESTLER SÜRECEK’
Curiosity’nin SAM baş analisti Paul Mahaffy, Grotzinger’in ardından söz alarak, “SAM, organik moleküllere ait kesin bir tespitte bulundu diyemeyiz… Her ne kadar organik bileşikler bulmuş olsa da, ilk olarak bu bileşiklerin Mars’a özgü olup olmadığını anlamamız lazım” dedi.
NASA yaptığı basın açıklamasında, “Tespit edilen klorun büyük olasılıkla Mars’a ait olduğunu ancak karbonun Curiosity aracılığıyla Dünya’dan gelmiş olabileceğini” ifade etti.


Curiosity, en son elde ettiği bulguları Sharp Dağı’na giden yolun üzerinde bulunan rüzgarlı ve kumlu ‘Rocknest’ bölgesinde keşfetti. Curiosity, dev Gale Krateri’ne indikten sonra kapsamlı analizler gerçekleştirmek için Sharp Dağı’na ilerliyor.
Grotzinger, 2.5 milyar dolarlık nükleer enerjili keşif aracının, yakın zamanda sondaj çalışmalarına da başlayacağını ifade etti. Mars’a gönderilen en gelişmiş uzay aracı olan Curiosity, en az 2 yıl süreyle Gale Krateri’nde keşif yapacak.
Grotzinger, bugüne kadar Curiosity’nin Dünya’ya çok büyük ve çok önemli miktarda veri gönderdiğini, kamuoyuyla paylaştıkları fotoğraf sayısının 11 bini bulduğunu belirtti. ABD’li araştırmacı, bir hafta boyunca bekleyen açıklamanın oldukça önemli olduğunu belirtirken, Curiosity ekibi, uzay aracının birçok önemli keşifte bulunduğunu ve antik bir nehir yatağı keşfinin ‘inanılmaz’ olduğunu ifade etti.
Kaynak: nasa, ntvmsnbc

ESA’dan Yüksek Çözünürlüklü Mars Görüntüleri

Avrupa Uzay Ajansının (ESA, European Space Agency), Kızıl Gezegene gönderdiği Mars Express uydusundan heyecan verici ve yüksek çözünürlüklü yeni fotoğraflar geldi.

Mars’ın Amenthes bölgesinden çekilen bu görüntüleri aşağıda görebilirsiniz. Fotoğraflarla ilgili yorumlarınızı bekliyoruz.
Amenthes bölgesinin güneydoğusu. Kraterler ve lav kanalları net şekilde görülüyor. Koyu renkli bölgeler, rüzgarlarla savrulmuş koyu tortular tarafından kaplanmış.


Vadi ve onun sol üstünde görünen 100km genişiliğindeki Palos krateri.

Amenthes bölgesinin volkanik ovaları.

Amenthes bölgesinin topografik görüntüsü.

Amenthes bölgesinin üç boyutlu 3D görüntüsü. 3D gözlükle bakarsanız, bu muhteşem görüntüyü oradaymış gibi görebilirsiniz.

14 Ocak 2014 Salı

Gezegenler Hakkında Şaşırtıcı Gerçekler

Güneş sistemindeki gezegenlerle ilgili bu bilgileri okuduğunuzda çok şaşıracaksınız!


Gezegenlerle ilgili 10 ilginç bilgi...

1. Güneş sisteminin 2. büyük gezegeni olmasına rağmen Satürn'ün öz kütlesi o kadar düşüktür ki, demir bir çiviyi suya attığınızda batarken, Satürn su üstünde kalır !!!
saturn floats
2. Gözlemlediğimiz en parlak gezegen olan ve mitolojide güzellik tanrıçası Afrodit'le özdeşleştirilen Venüs'ün gerçek yüzü hiç de umduğumuz gibi değildir.
Karbondioksitten oluşan atmosferi, 500 derece yüzey sıcaklığı, şiddetli asit yağmurları, aktif volkanları ve dev lav nehirleriyle Venüs, adeta cehennemi andırır.

Kısacası bu gezegende küresel ısınmanın en vahşi hali yaşanmaktadır!
resim: NASA
3. Dünya'da bulunan 8800 metrelik Everest Dağı'nın çok mu yüksek olduğunu düşünüyorsunuz?

Güneş sisteminin en yüksek dağı komşumuz Mars'ta bulunur. "Olympus Mons" isimli bu volkanik dağ 21 km yüksekliğindedir!
fotoğraf: NASA
4. Güneş sisteminin en büyük gezegeni olan Jüpiter'in içine 1300 tane Dünya sığar!
resim: NASA
5. Farz edelim ki uzay mekiğinize atlayıp Jüpiter'e kadar gidebildiniz ve atmosferden içeri girmeyi başardınız; ne yazık ki iniş yapabileceğiniz katı bir yüzey bulamayacaksınız! Jüpiter, büyük oranda hidrojen ve helyumdan oluşan bir gaz devidir...
6. Satürn'ün meşhur halkaları büyük oranda buz kristallerinden oluşur.
resim: NASA
7. Eğer 24 saatlik bir Dünya gününün size yetmediğini düşünüyorsanız, Jüpiter'de işiniz çok zor. Burada gün, yaklaşık 10 saattir. Çünkü Jüpiter kendi etrafında en hızlı dönen gezegendir.
8. Bazı gezegenlerde Dünyadaki meteorolojik durumların en vahşi halleri yaşanmaktadır. Mars, Güneş sistemi içindeki en şiddetli toz fırtınaları ile ünlüyken; Jüpiter bol yağışlı ve şimşekli fırtınalarıyla adını duyurmuştur.
9. Uranüs, diğer gezegenlerden farklı olarak yana yatmış gibidir. 98 derecelik eğimiyle! adeta yuvarlanan bir top gibidir.

Bu nedenle bir mevsim yaklaşık 21 yıl sürer. Ayrıca bir yarısı 42 yıl güneş alırken, diğer yarısı 42 yıl karanlıkta kalır!
resim: NASA
10. Jüpiter o kadar güçlü bir manyetik alana sahiptir ki, bazı bilim adamları Güneş lekeleri üzerinde etkili olabileceğini düşünmektedir.
yazı ve derleme: fwmail.net